Thursday, September 14, 2006
Rotring çıtçıtlı(!) kalem incelemesi!!!
Yazan: Tanistlin
Düzenleyen:Max
Kahverengiydi,kırmızı bir şeridi vardı,uç kısmını söktüğümüzde ağırlığına hayran kalıyorduk ve 0.9 mm ebatında uç kullanıyordu. Tüm bir ilkokul neslinin kahramanıydı. İlk versiyonlarının adı yoktu fakat evet, o bizim kahramanımızdı. Onsuz yazılan yazılar güzel yazı değildi,onsuz yapılan ödevler 5 yıldız alamazdı. O küçücük okul araç gereçleri dünyamızın Ferrari'siydi. Evet, Atlas Rondi “Anadol”,O ise “Ferrari” muamelesi görüyordu resmen. Statü simgesi değildi belki ama sahip olan için dayanabileceği bir dayanaktı. Rotring'den bahsediyoruz evet,bazılarımızız çıkan her çeşidini biriktirip bir kalemkutusunu doldurduğu kalemden bahsediyoruz...
Sonraları çıkan renkli modelleri,daha doğrusu renkli dediğimiz mozaikli modelleri Tikky olarak sürüldü piyasaya. Rotring dünyamız artık kahverenginden ibaret değildi. Üstündeki “Made In Germany” yazısıyla göğüs kabarttığımız,gözümüzde büyüttüğümüz Rotring'in artık çeşitleri vardı ve hepsine sahip olmalıydık. Klasik kahverengi,kırmızı şeritli ince modelden,mavi-beyaz,yeşil-beyaz ve pembe-beyaz dönemine geçişimiz,sosyal olarak olmasa da ilkokul harçlığı maddiyatı açısından acılı olmuştu. Bu kalemi özel Everview projesi yapmamızın nedenlerinden biri de bu sanırım. Çok az sayıda,gerçekten az sayıda obje,bir neslin hayatında yer açtığı şeylerden biri olabilmiştir yıllar boyunca.
Kahverengi,0.9 Rotring'lerimizin uç bölümlerinin benim kalay diye adlandırdığım kaplamaları çok kullanmaktan dökülür,sapsarı metali ortaya çıkarırdı. Bu noktada Rotring'imiz için “kıdemli” kavramı girmişti literatüre. Bu daha sonraları “kırmızı şeridin kendiliğinden silinmesi” olarak değişti. Konuyu dağıtmadan kronolojik gidişata devam edelim. Renkli Rotring Tikky devri başlayalı çok olmamıştı ki,Tikky modelinde reforma giden firma,daha kalın,tutma kısmında eliptik tırtıklara sahip,bugün hala üretilen ve en yaygın Rotring çeşidi olarak bilinen kalemi piyasaya sürdü. Yeni modeller eski ince modellerden daha kalınca idi,ve doğrusunu söylemek gerekirse ilk bakışta daha kaba bir görünüme sahipti. Uç kısmı çıkarıldığında elde daha çok ağırlık yapıyordu ve “kalayların pul pul dökülmesi sendromu” ortadan kaldırılmıştı. Artık “kıdemli Rotring'ler”,kırmızı şeridi kendiliğinden silinenlerdi. Bu “yeni kasa” Rotring için bir dönüm noktası oldu çünkü bu vakitten sonra eski ince tip üretimi durdurularak yeni tip Rotring'ler çeşitlendirilmeye başlandı. Arka arkaya yeni renkler çıkarıldı ama karakteristik özellikler hep korundu. Mesela 0.5 Rotring'in içi kahverengi,0.7'nin mavi ve 0.9'un siyahtır. Made In Germany kabartması hala gururla durmaktadır ve ince silgiye takılan uç temizleme teli her modelde daimi olarak korunmuştur. Yeni tip Rotring'lerde ikinci büyük atılımı Tikky II ile yaşadık. Tikky II ile yeni hiçbirşey gelmedi,gelen sadece sayısı giderek artan renkler ve yeni şeffaf kalemler oldu. Bununla beraber ne yazık ki Tikky II'lerin kırılma oranının ne kadar yüksek olduğu gözlerden kaçmadı. Devamlı kullanıcılarda renkli Rotring daha kırılgan,kahverengiden şaşma gibi bir önyargı bile oluştu zamanla. Bunun en büyük nedeni,herşey gibi Rotring'in de korsan üretimlerinin piyasayı sarmasıydı. Ancak gördük ki,güvenilir ofismarketlerden aldığımız badrollü,etiketli Rotring'lerde bile bu problem mevcut. Kısacası oluşan önyargının haklılığı var...
Efendim kronolojik gelişim ve okul anılarımızdan sonra gelelim sadede. Rotring ,marka olarak değil de sadece bir kalem modeli olarak aklımızda ve hayatımızda yer etti yıllarca. Bugün hala birçok öğrencinin bir Rotring sahibi olduğunu,bunu kullanmaktan memnuniyet duyduğunu görüyorsak,bu ancak Rotring'in bizim ilkokul yıllarımızda ve öncesinde attığı sağlam temellerden
kaynaklanıyor. Hayatımızda yer etmiş akılda kalıcı objelerden biri olarak Rotring kalemlerini çok seviyoruz...
Wednesday, September 13, 2006
TOMBO! uç incelemesi
8 bir lira 4 50 kuruş 5 yirmibeş kuruş 6 10 kuruş bir tanede eski yüz binlira.
Benim Msn listemde olan kişiler uzunca bir süre bu yazıyı gördüler. Sordular bana. “Utku ne bu?” diye. Bense sessiz kalmayı tercih edecektim ki canım sıkıldı hepsine açıkladım. “Abi bu şöyle şöyle” diye.
Eveet nasıl meraklandığınızı farketmek zor değil. “Nedir bu acaba”, “Utku'nun bize vereceği bu gizli mesaj nedir” diye kafanızda oluşan düşünme baloncuklarını görüyorum. O değilde böyle sizi heyecanlandırmaya çalışırken ne kadar komik duruma düşüyorum acaba. Neyse konumuza dönelim. Hmm Tombo uç ha!
Evet bu yukardaki yazıya başladığım cümle ise iki tane tombo ucun kırılması için gerekli olan madeni para sayısı. Evet üşenmedim(yazıyı vermesi gereken tarihi 4-5 hafta geçiren elemanımız üşenmemekten bahsederken!) sizin için tuvalet kağıdı reklamlarındaki gibi deney yaptım. 250 belki de 300 cd'den oluşan cd arşivimden yirmişer tane iki yığın seçtim. Bunları yan yana koyup ortalarına iki tane TOMBO uç koydum.
Ve böyle bir görüntü ortaya çıktı.
Paralara ne oldu diyenlere ise şu cevabı vericem. Deneyin üstünden uzunca bir süre geçtiğinden bu paralar “Şurdan aldım bi' iki tane birlik oğlum”, “Oğlum bi' ekmek kap gel” ve “Abi kola var da cipssiz olurmu” gibi cümlelerin etkisi altında kalarak zamanla eridi.
Görüldüğü üzere(hafif silik çıkmış ama aslında baya bastırdım.) Tombo uçlar dayanıklılık konusunda aşmış nesnelerdir. Bu yüzden onlara dayanıklılıktan puan veriyorum. Evet image dosyası koyarakta farklılık yarattım.
İncelememin ikinci aşamasında kullanım rahatlığına değinicem. İlk yarısında kullandığım 0.7 uca uyacak kalem bulamayınca birde 0.5 aldım. Kendisi dayanıklılık konusunda abisini aratmıyor. Ahada bastıra bastıra yazmama rağmen bana mısın demedi. Hafif pütürlü bir kullanım olsada bunu kağıda bağlıyorum.
Pürüzsüz tahta yüzeylerde gerçekten "Yağ gibi kayıyo lan!" etkisi yaratıyor. Tombo uç dayanıklılıkta bizden aldığı tam puanı alamasada buradan da bir götürüyor
Sonuç olarak;
Yıllar yılı kullandığımız TOMBO uçları kullanmaya devam ediyoruz eski kalitesinde, hâlâ eski dayanıklılığında. Seni seviyoruz Tombo.
Not: 645/666
dipnot: Aslında gerçek adı TOMBOW olan ve bunu Tanistlin haini, nostaljiden anlamaz adamı söyleyince inata bindirdim. Ben bu yaşa kadar Tombo biliyodum lan!
Tuesday, August 08, 2006
Saturday, August 05, 2006
Toplum Analizleri-1
"Çerez Tabağından Badem ve Fındık ayıklayan insanlar..."
Evet sevgili EverView okuyucuları,bu yazımızda sizlerin önünde toplum analizlerimize başlıyoruz. Düşününce bir çok şey geliyor insanın aklına tabi ki ama,öyle şeyler var ki, sürekli kafamızı meşgul edenlerden...
Efendim bahsettiğimiz “şey”lerden birisi hepinize tanıdık gelecek bir kişi. Kim mi o kişi?Açıklayalım. TV seyrederken,gazete okurken,sohbet ederken yani bilimum keyifli aktivitemizde yanımızda bulundurup zevkle tükettiğimiz karışık çereze alakasız bir zamanda moral bozucu şekilde dadanan arkadaş,baba,kardeş,anne,amcaoğlu grubundan bir kişiden bahsediyoruz.
İsterseniz örnekleyelim:
X kişisi lüks karışık çerez tabağını alıp birazdan izleyeceği “The 4400” bölümü için TV karşısına konuşlanmıştır. Reklamlar bitmiş,4400'ün özet kısmı başlamış ve ana jenerik girmeden bir kaç saniye önce X kişisi gayet mutlu ve tatminkardır. Sayın X gelen facianın farkında değildir,hoş müzikli 4400 jeneriği başladığında bir yerlerde şeytani planlar harekete geçmiş,uygulamaya dökülmeye başlamıştır. X kişisinin oturduğu kanepeye adım adım yaklaşan kişi,kız kardeşi Y'den başkası değildir. Y,masumane oturur, çerez tabağındadır gözü. X ise badem,fındık,fıstık grubunu sona saklayıp sonra girişmek niyetinde olup leblebi,kavurga kısmını bitirme telaşındadır. Fakat Y,şeytani planını uygulamaya koyup bademler başta olmak üzere tüm üst düzey çerez elemanlarına fütursuzca saldırıya başlamıştır. X trajik durumdan ölümcül şekilde haberdardır fakat elden birşey gelmez,artık çok geçtir. Sayılı saniyeler içinde çerez tabağındaki elit tabaka yok olmuş,X kişisi dehşet içinde kalakalmıştır. Bir tabak daha koymaya üşenilir,koyulsa bile değeri kalmaz. Diziden de hayır gelmez bu saatten sonra,TV kapatılır ve World Of Warcraft'a geri dönülür...
Gördüğünüz gibi alışılageldik bir örnekle durumu açıkladık. İşin acı kısmı,bu acı olay X kişisinde derin yaralar açarken,Y kişisi normal hayatına X'in bıraktığı TV kumandasını alarak Jetix TV'de Witch izleyerek devam etmiştir.
Bu toplumsal yaranın çözümsüzlüğüise başka bir yerde yatıyor ne yazık ki. Bu basit ama acı neden şudur ki,hepimiz aslında bu insanlardanız!Evet,kimse ama kimse hele de çerez almak için mutfağa gitmeye üşeniyorken dolu bir tabak karışık çerezi olan birinin yanına oturmak istemez. Fakat oturduğumuz zaman içten içe biliriz ki leblebi-kavurga ikilisi yerine fındık-badem'i tercih edeceğiz. Gördüğünüz üzere herkes suçun ortağı olduğu için kurbanken mağdur,saldırırken harika hissettiğiniz bu durumdan kurtulamıyoruz. Çözüm öneriniz var mı diye sorulursa,evet var. Bir süre tüm yurdum kuruyemişçilerinin lüks karışık satışını kesmesini öneriyoruz. Eminiz ki insanlar leblebi-kavurga-nohut üçlüsüne alıştıktan sonra bu olaylar azalacak,yeni yaralar açılmayacaktır..
Ek olarak çerezlerimize bir sınıflandırma gerekliliğini de gördük:
Common:Beyaz Nohut,Çekirdek,Sarı Leblebi
Uncommon:Kavurga,Tuzlu Fıstık,Kabak Çekirdeği,Antep Fıstığı
Rare:Badem,Pecan Cevizi,Fındık,Soslu Fıstık
Evet sevgili EverView okuyucuları,bu yazımızda sizlerin önünde toplum analizlerimize başlıyoruz. Düşününce bir çok şey geliyor insanın aklına tabi ki ama,öyle şeyler var ki, sürekli kafamızı meşgul edenlerden...
Efendim bahsettiğimiz “şey”lerden birisi hepinize tanıdık gelecek bir kişi. Kim mi o kişi?Açıklayalım. TV seyrederken,gazete okurken,sohbet ederken yani bilimum keyifli aktivitemizde yanımızda bulundurup zevkle tükettiğimiz karışık çereze alakasız bir zamanda moral bozucu şekilde dadanan arkadaş,baba,kardeş,anne,amcaoğlu grubundan bir kişiden bahsediyoruz.
İsterseniz örnekleyelim:
X kişisi lüks karışık çerez tabağını alıp birazdan izleyeceği “The 4400” bölümü için TV karşısına konuşlanmıştır. Reklamlar bitmiş,4400'ün özet kısmı başlamış ve ana jenerik girmeden bir kaç saniye önce X kişisi gayet mutlu ve tatminkardır. Sayın X gelen facianın farkında değildir,hoş müzikli 4400 jeneriği başladığında bir yerlerde şeytani planlar harekete geçmiş,uygulamaya dökülmeye başlamıştır. X kişisinin oturduğu kanepeye adım adım yaklaşan kişi,kız kardeşi Y'den başkası değildir. Y,masumane oturur, çerez tabağındadır gözü. X ise badem,fındık,fıstık grubunu sona saklayıp sonra girişmek niyetinde olup leblebi,kavurga kısmını bitirme telaşındadır. Fakat Y,şeytani planını uygulamaya koyup bademler başta olmak üzere tüm üst düzey çerez elemanlarına fütursuzca saldırıya başlamıştır. X trajik durumdan ölümcül şekilde haberdardır fakat elden birşey gelmez,artık çok geçtir. Sayılı saniyeler içinde çerez tabağındaki elit tabaka yok olmuş,X kişisi dehşet içinde kalakalmıştır. Bir tabak daha koymaya üşenilir,koyulsa bile değeri kalmaz. Diziden de hayır gelmez bu saatten sonra,TV kapatılır ve World Of Warcraft'a geri dönülür...
Gördüğünüz gibi alışılageldik bir örnekle durumu açıkladık. İşin acı kısmı,bu acı olay X kişisinde derin yaralar açarken,Y kişisi normal hayatına X'in bıraktığı TV kumandasını alarak Jetix TV'de Witch izleyerek devam etmiştir.
Bu toplumsal yaranın çözümsüzlüğüise başka bir yerde yatıyor ne yazık ki. Bu basit ama acı neden şudur ki,hepimiz aslında bu insanlardanız!Evet,kimse ama kimse hele de çerez almak için mutfağa gitmeye üşeniyorken dolu bir tabak karışık çerezi olan birinin yanına oturmak istemez. Fakat oturduğumuz zaman içten içe biliriz ki leblebi-kavurga ikilisi yerine fındık-badem'i tercih edeceğiz. Gördüğünüz üzere herkes suçun ortağı olduğu için kurbanken mağdur,saldırırken harika hissettiğiniz bu durumdan kurtulamıyoruz. Çözüm öneriniz var mı diye sorulursa,evet var. Bir süre tüm yurdum kuruyemişçilerinin lüks karışık satışını kesmesini öneriyoruz. Eminiz ki insanlar leblebi-kavurga-nohut üçlüsüne alıştıktan sonra bu olaylar azalacak,yeni yaralar açılmayacaktır..
Ek olarak çerezlerimize bir sınıflandırma gerekliliğini de gördük:
Common:Beyaz Nohut,Çekirdek,Sarı Leblebi
Uncommon:Kavurga,Tuzlu Fıstık,Kabak Çekirdeği,Antep Fıstığı
Rare:Badem,Pecan Cevizi,Fındık,Soslu Fıstık
Tuesday, August 01, 2006
"Çeviriyoruuz.. mu acaba?", Warcraft III Orijinal Kullanma Kılavuzu Çevirilerine Bir Göz Atış (bkz. başlığın kısası makbuldur bkz. beceriksiz)
Acetaminophen'le konuşuyorduk, çeviri konusu açıldı. Bir kaç şey göstereyim diye Warcraft 3 kutusunu elime aldım, açtım, kılavuzu çıkardım.. ve eğlence başladı.
Buyrun bakalım siz ne diyeceksiniz:
Genel Konular (başlıklara bakıyorum sadece)
Magic Resistance : Büyü bağışıklığı (direnç değil, malum immunity ayrı bir terimdir)
Creep : İblis (creep olarak çıkan koyunlar, kurtlar, murloclar, meğer hepsi iblismiş)
Human Alliance
Holy light açıklaması: Dost birimleri iyileştirir ya da ölmemiş düşman birimlerine zarar verir. (ölmemiş düşman birimi. mesela troll var ölmemiş, bas holy light ölüversin)
Reserruction açıklaması: Dost birimlerin ölülerinden bir miktarını diriltir (miktar? 3/4ü? kolu kalkıp bacağı duruyo mu nası bişey ki).
Footman: Savaşçı Grup (grup derken?)
Heal: "Dost birimi iyileştirme" (düşmanı iyileştirmek diye birşey varmış gibi)
Sorceress: Cadı (haydaa, niye cadı oldu şimdi, hokkabaz desen daha iyiydi)
Water elemental: (hadi ace, tezahürat:D) SU GÜCÜ! eheh.
Blacksmith : Zırh ve Silah Yapım Onarım (Arthasoğulları A.Ş. :p Bu ne be:s)
Arcane Sanctum: Kutsal Yer (haydaa. sen gel, gizli, saklı, gizli kalmalı anlamlarına kayan arcane'i al, kutsal yap. sanctum kelimesini yer'e indirgemek de ayrıymış)
Gryphon Aviary: Gryphon Üssü (üs? havaaalanı? :s)
Orcish Horde
Mirror Image: Ayna Efekti (efekt derken?)
Chain Lightning: Zincir Efekti (var bu efektte birşey ama:S)
Feral Spirit: Acımasız Ruh (acımakla ne alakası var yahu, feral vahşi demek, zaten kurt çıkartıyor:S)
Reincarnation: Ölümden sonra hayat (ne desem bilemedim)
Troll Regeneration: İyileştirici (??)
Bloodlust: Saldırganlık büyüsü (kanasusamışlık gibi bişey diyince çok vahşi geldi herhalde? hayır saldırganlık de bırak bari büyüsü ne orada)
Statis Trap: Kara tuzağı (kara... statis.. kara.. statis.. kara.. statis... kara.. st..)
Healing Ward: iyileştiren koruyucu (hmm)
Stronghold : Güçlü bina (arkadaşın str 50, o açıdan)
Undad Scourge
Death Coil: Ölüm yayı (elinde yay tutup, parmakları arasından fırlatıyorlarmış da biz birşey sanıyormuşuz)
DIDIDIM Bu çeviriyi gerçekten beğendim, tebrik ederim.
True Sight: Duru görü
/DIDIDIM
Raise Dead: Ölüleri Ayağa Kaldırma (hani bi soluklanayım diye oturmak falan geçerlerse aklından, hemmen raise dead yapıyosunuz)
Curse: Lanetleme büyüsü (yine büyüsü gelmiş, nereden geliyorsa bunlar)
Anti-magic shell : anti büyü kalkanı (niye shell gibi anlamı bariz ve uygun olan bi kelimenin anlamını değiştirmişler çözemedim)
Night Elf Sentinels
(ancientlar tek başına yetiyor zaten)
Nature's Blessing: Doğa Koruması (yine anlamı bariz blessing kelimesi, koruma olmuş. niye?)
enchanced night vision : ilerlemiş gece görüşü (ilerlemiş derken?)
Mana Burn: İksir Yanığı (yorumsuz:D)
Keeper of the Groove: Çizgi Koruması (bunu nasıl başarmışlar bilmiyorum, takdir etmek lazım)
Tranquility : Rahatlatıcı (rahatlatıcı nedir sorarım size. aslında yine rahatlatıcı büyü yazacakmış da vazgeçmiş bence. hatta rahatla büyüsü falan)
Priestess of the Moon: Ay Rahibeleri (Rahibe değil. Rahibeler. Kelime sonunda s oldu mu çoğul yapıyor arkadaş anlaşılan)
Searing Arrow : Bitirici ok (ne alakaysa?)
Detonate: Patlatıcı (sanki wispin üzerine uzaktan kumanda var)
Hunteress: Bayan avcı (tamam tress diyince hatun oluyor da, zaten bay avcı yok ki, türkçede olmayan bi ayrımı niye böyle zorladın ki)
Improved Moon Glaive : Geliştirilmiş Ay Etkisi (Efekti diyecekmiş korkmuş bence)
Ballista açıklaması: Bolt yerine bold yazmışlar. Yazım hatası mı? Eğer öyleyse niye bolt demişler de Türkçe yazmamışlar? Değilse bold da nedir?
Abolish Magic : Ortadan Kaldırma Büyüsü (yine büyüsü demiş. hayır büyü bozan, büyü bozma, büyü boz gibi birşey diyebilmek varken..)
Druid of the Claw : Druid Pençesi (grammer zaten yanlış. bi de adamlar voltran gibi bişeymiş gibi duruyo, pençe, diş falan birleşiolar druidi oluşturuyolar)
Rejuvenation : Restorasyon (madem böyle dışarıdan gelme kelime kullanacaksın, rejevunasyon falan de. hayır yenilenme de birşey de. restorasyon ne ya, bina mı restore ediyosun)
Bear Form: Ayı şekline bürünme (yine gereksiz bir uzatma, ayı şekli/formu de geç yahu)
Faerie Fire: Sanal Ateş (peri alevi, peri ateşi diye zaten geçen, gayet de bariz birşey bu ya. naptın nettin amca ya)
Hippogryph: Efsane at (ne desem ki)
Pick up archer: Okçu belirleme (belirlemek derken?)
Corrosive Breath : Asitli Tükürük (hadi asitliyi anladım da, tükürük ne birader?)
Tree of Ages: Yaş ağacı (yaş pastanın kardeşi kendisi)
Ancient of War : Geçmiş Savaşlar (adamlar "of"un kullanımını çözememiş ama çeviri yapıyorlar. Hayret verici)
Ancient Protector : Tarihi Koruyucu (olmamış gibi)
Ancient of Lore : Bilim Tarihi (yorumsuz)
Ancient of Wind: Geçmişin Rüzgarı (Yalan Rüzgarı'nın yeni versiyonu)
Yaa işte böyle. O kadar güldükten sonra sizle de paylaşayım dedim. Hepsi aynı seviyede kötü değil farkındayım, ama gözüme batanları şöyle yazdım. Çok batmayıp tutmadıklarım da yok değil:) Neyse işte, budur.
------------------------------
Edit:
Puan vermeyi unutmuşum efendim. Hemen vereyim.
Duru görü: 60 puan. Geri kalan kısım: 6 puan. Toplam 66/666 puan.
Buyrun bakalım siz ne diyeceksiniz:
Genel Konular (başlıklara bakıyorum sadece)
Magic Resistance : Büyü bağışıklığı (direnç değil, malum immunity ayrı bir terimdir)
Creep : İblis (creep olarak çıkan koyunlar, kurtlar, murloclar, meğer hepsi iblismiş)
Human Alliance
Holy light açıklaması: Dost birimleri iyileştirir ya da ölmemiş düşman birimlerine zarar verir. (ölmemiş düşman birimi. mesela troll var ölmemiş, bas holy light ölüversin)
Reserruction açıklaması: Dost birimlerin ölülerinden bir miktarını diriltir (miktar? 3/4ü? kolu kalkıp bacağı duruyo mu nası bişey ki).
Footman: Savaşçı Grup (grup derken?)
Heal: "Dost birimi iyileştirme" (düşmanı iyileştirmek diye birşey varmış gibi)
Sorceress: Cadı (haydaa, niye cadı oldu şimdi, hokkabaz desen daha iyiydi)
Water elemental: (hadi ace, tezahürat:D) SU GÜCÜ! eheh.
Blacksmith : Zırh ve Silah Yapım Onarım (Arthasoğulları A.Ş. :p Bu ne be:s)
Arcane Sanctum: Kutsal Yer (haydaa. sen gel, gizli, saklı, gizli kalmalı anlamlarına kayan arcane'i al, kutsal yap. sanctum kelimesini yer'e indirgemek de ayrıymış)
Gryphon Aviary: Gryphon Üssü (üs? havaaalanı? :s)
Orcish Horde
Mirror Image: Ayna Efekti (efekt derken?)
Chain Lightning: Zincir Efekti (var bu efektte birşey ama:S)
Feral Spirit: Acımasız Ruh (acımakla ne alakası var yahu, feral vahşi demek, zaten kurt çıkartıyor:S)
Reincarnation: Ölümden sonra hayat (ne desem bilemedim)
Troll Regeneration: İyileştirici (??)
Bloodlust: Saldırganlık büyüsü (kanasusamışlık gibi bişey diyince çok vahşi geldi herhalde? hayır saldırganlık de bırak bari büyüsü ne orada)
Statis Trap: Kara tuzağı (kara... statis.. kara.. statis.. kara.. statis... kara.. st..)
Healing Ward: iyileştiren koruyucu (hmm)
Stronghold : Güçlü bina (arkadaşın str 50, o açıdan)
Undad Scourge
Death Coil: Ölüm yayı (elinde yay tutup, parmakları arasından fırlatıyorlarmış da biz birşey sanıyormuşuz)
DIDIDIM
True Sight: Duru görü
/DIDIDIM
Raise Dead: Ölüleri Ayağa Kaldırma (hani bi soluklanayım diye oturmak falan geçerlerse aklından, hemmen raise dead yapıyosunuz)
Curse: Lanetleme büyüsü (yine büyüsü gelmiş, nereden geliyorsa bunlar)
Anti-magic shell : anti büyü kalkanı (niye shell gibi anlamı bariz ve uygun olan bi kelimenin anlamını değiştirmişler çözemedim)
Night Elf Sentinels
(ancientlar tek başına yetiyor zaten)
Nature's Blessing: Doğa Koruması (yine anlamı bariz blessing kelimesi, koruma olmuş. niye?)
enchanced night vision : ilerlemiş gece görüşü (ilerlemiş derken?)
Mana Burn: İksir Yanığı (yorumsuz:D)
Keeper of the Groove: Çizgi Koruması (bunu nasıl başarmışlar bilmiyorum, takdir etmek lazım)
Tranquility : Rahatlatıcı (rahatlatıcı nedir sorarım size. aslında yine rahatlatıcı büyü yazacakmış da vazgeçmiş bence. hatta rahatla büyüsü falan)
Priestess of the Moon: Ay Rahibeleri (Rahibe değil. Rahibeler. Kelime sonunda s oldu mu çoğul yapıyor arkadaş anlaşılan)
Searing Arrow : Bitirici ok (ne alakaysa?)
Detonate: Patlatıcı (sanki wispin üzerine uzaktan kumanda var)
Hunteress: Bayan avcı (tamam tress diyince hatun oluyor da, zaten bay avcı yok ki, türkçede olmayan bi ayrımı niye böyle zorladın ki)
Improved Moon Glaive : Geliştirilmiş Ay Etkisi (Efekti diyecekmiş korkmuş bence)
Ballista açıklaması: Bolt yerine bold yazmışlar. Yazım hatası mı? Eğer öyleyse niye bolt demişler de Türkçe yazmamışlar? Değilse bold da nedir?
Abolish Magic : Ortadan Kaldırma Büyüsü (yine büyüsü demiş. hayır büyü bozan, büyü bozma, büyü boz gibi birşey diyebilmek varken..)
Druid of the Claw : Druid Pençesi (grammer zaten yanlış. bi de adamlar voltran gibi bişeymiş gibi duruyo, pençe, diş falan birleşiolar druidi oluşturuyolar)
Rejuvenation : Restorasyon (madem böyle dışarıdan gelme kelime kullanacaksın, rejevunasyon falan de. hayır yenilenme de birşey de. restorasyon ne ya, bina mı restore ediyosun)
Bear Form: Ayı şekline bürünme (yine gereksiz bir uzatma, ayı şekli/formu de geç yahu)
Faerie Fire: Sanal Ateş (peri alevi, peri ateşi diye zaten geçen, gayet de bariz birşey bu ya. naptın nettin amca ya)
Hippogryph: Efsane at (ne desem ki)
Pick up archer: Okçu belirleme (belirlemek derken?)
Corrosive Breath : Asitli Tükürük (hadi asitliyi anladım da, tükürük ne birader?)
Tree of Ages: Yaş ağacı (yaş pastanın kardeşi kendisi)
Ancient of War : Geçmiş Savaşlar (adamlar "of"un kullanımını çözememiş ama çeviri yapıyorlar. Hayret verici)
Ancient Protector : Tarihi Koruyucu (olmamış gibi)
Ancient of Lore : Bilim Tarihi (yorumsuz)
Ancient of Wind: Geçmişin Rüzgarı (Yalan Rüzgarı'nın yeni versiyonu)
Yaa işte böyle. O kadar güldükten sonra sizle de paylaşayım dedim. Hepsi aynı seviyede kötü değil farkındayım, ama gözüme batanları şöyle yazdım. Çok batmayıp tutmadıklarım da yok değil:) Neyse işte, budur.
------------------------------
Edit:
Puan vermeyi unutmuşum efendim. Hemen vereyim.
Duru görü: 60 puan. Geri kalan kısım: 6 puan. Toplam 66/666 puan.
Friday, July 28, 2006
Pınar Akdeniz Karışık Meyve Nektarı
Üretici:Pınar
Muhteviyatı:Bilimum elma,şeftali,vişne,muz,çilek suları ve aromaları
Boyutlar:1 litre ve 250 ml'lik kutularda..
Yıllar geçiyor evet,fakat yeni meyvesuyu deneyimi arayışları bitmiyor insanoğlunun. Bu uzun ve taşlı yolda güzel bir sürpriz ülkemiz topraklarından,Pınar'dan geldi. Efendim,sözkonusu ürün ile ilk tanışmam rutin market alışverişlerimden birinde Pınar reyonunda üzerinde Akden... yazan bir kutu görmemle başladı. Akden... yazıyordu zira bu değerli ürünün değerini anlayamayan reyon görevlisi kutuyu yamuk koyarak yazının yarısının yandaki Aroma Şeftali kutusunun arkasında kalmasını sağlamıştı. Neyse 1 lt.lik kutuyu elime verdiği sıcaklığa burun kıvırarak aldım ve parasını ödedikten sonra eve yollandım. Doğruca buzdolabının yolunu tutan kutuyu bir süre beklettim haliyle ve ideal sıcaklığa(soğukluğa) ulaştıktan sonra dolaptan çıkardım. Aslında adı viski bardağı olan ama içine bırakın viskiyi, şişesi 2.90 ytl'ye satılan pagos şarabı bile konulmamış zavallı bardakların birine hayasızca doldurdum meyvesuyunu. Bu sırada mutfak mermerine sıçrayarak ortama turuncu rahiya veren bir miktar meyvesuyu,ürünün yoğunluğunu gösterir nitelikteydi.
İlk içme deneyimim hüsranla sonuçlandı zira susamıştım ve viski bardağının küçüklüğünün azizliğine uğrayarak deyim yerindeyse “lönk!” diye yuttum bir bardak meyvesuyunu. İkinci denemede daha kontrollü davrandım ve her yudumdan sonra bir süre bekleyip maksimum tad alımına ulaşmak suretiyle kararımı verdim,Pınar Akdeniz Kokteyli gerçekten turnayı gözünden vurmuştu!Tad demişken,meyvesuyu çok ciddi test aşamalarından geçtiğini belli ediyor. Hatta tester'ların şeker hastası olduğundan eminim,çünkü testler çok uzun sürmüş olmalı ki böyle orjinal bir tad yakalansın. İlk ağza alınışta hafif Cappy Karışık tadı verse de,meyvesuyu ağzımızda dağıldıkça gelen ve karışık meyve sularında alışık olmadığımız yoğun ananas aroması(ananas yok aslında içindekilerde,bu tada nasıl ulaşılmış merak ediyorum) lezzeti toparlıyor. Aldığımız yudum mideye doğru yol alırken yine garip bir şekilde yeni muz yemiş gibi muz aroması hissediyorsunuz. İçim kesinlikle yakmıyor boğazınız ki bu artı bir not.Ayrıca meyvesuyunun görece yoğun kıvamlı olması içimi yumuşatırken,nedense daha doyurucu oluyor.Tabi doyuruculuk da göreceli bir kavramdır.
Sadede gelirsek,ulusal meyvesuyu üretim geçmişimize baktığımızda ne kadar büyük facialarla karılaştığımızı hatırlarsanız Pınar'ın bu radikal atılımını takdirle karşılıyorum. Rahatlıkla söyleyebilirim ki Pınar Akdeniz Kokteyli şimdiye kadar denediğim Türk Malı en başarılı meyve suyu. Tropicana gibi yabancı rakipleri ile bile karşılaştırabileceğim çok başarılı bir ürün...
Muhteviyatı:Bilimum elma,şeftali,vişne,muz,çilek suları ve aromaları
Boyutlar:1 litre ve 250 ml'lik kutularda..
Yıllar geçiyor evet,fakat yeni meyvesuyu deneyimi arayışları bitmiyor insanoğlunun. Bu uzun ve taşlı yolda güzel bir sürpriz ülkemiz topraklarından,Pınar'dan geldi. Efendim,sözkonusu ürün ile ilk tanışmam rutin market alışverişlerimden birinde Pınar reyonunda üzerinde Akden... yazan bir kutu görmemle başladı. Akden... yazıyordu zira bu değerli ürünün değerini anlayamayan reyon görevlisi kutuyu yamuk koyarak yazının yarısının yandaki Aroma Şeftali kutusunun arkasında kalmasını sağlamıştı. Neyse 1 lt.lik kutuyu elime verdiği sıcaklığa burun kıvırarak aldım ve parasını ödedikten sonra eve yollandım. Doğruca buzdolabının yolunu tutan kutuyu bir süre beklettim haliyle ve ideal sıcaklığa(soğukluğa) ulaştıktan sonra dolaptan çıkardım. Aslında adı viski bardağı olan ama içine bırakın viskiyi, şişesi 2.90 ytl'ye satılan pagos şarabı bile konulmamış zavallı bardakların birine hayasızca doldurdum meyvesuyunu. Bu sırada mutfak mermerine sıçrayarak ortama turuncu rahiya veren bir miktar meyvesuyu,ürünün yoğunluğunu gösterir nitelikteydi.
İlk içme deneyimim hüsranla sonuçlandı zira susamıştım ve viski bardağının küçüklüğünün azizliğine uğrayarak deyim yerindeyse “lönk!” diye yuttum bir bardak meyvesuyunu. İkinci denemede daha kontrollü davrandım ve her yudumdan sonra bir süre bekleyip maksimum tad alımına ulaşmak suretiyle kararımı verdim,Pınar Akdeniz Kokteyli gerçekten turnayı gözünden vurmuştu!Tad demişken,meyvesuyu çok ciddi test aşamalarından geçtiğini belli ediyor. Hatta tester'ların şeker hastası olduğundan eminim,çünkü testler çok uzun sürmüş olmalı ki böyle orjinal bir tad yakalansın. İlk ağza alınışta hafif Cappy Karışık tadı verse de,meyvesuyu ağzımızda dağıldıkça gelen ve karışık meyve sularında alışık olmadığımız yoğun ananas aroması(ananas yok aslında içindekilerde,bu tada nasıl ulaşılmış merak ediyorum) lezzeti toparlıyor. Aldığımız yudum mideye doğru yol alırken yine garip bir şekilde yeni muz yemiş gibi muz aroması hissediyorsunuz. İçim kesinlikle yakmıyor boğazınız ki bu artı bir not.Ayrıca meyvesuyunun görece yoğun kıvamlı olması içimi yumuşatırken,nedense daha doyurucu oluyor.Tabi doyuruculuk da göreceli bir kavramdır.
Sadede gelirsek,ulusal meyvesuyu üretim geçmişimize baktığımızda ne kadar büyük facialarla karılaştığımızı hatırlarsanız Pınar'ın bu radikal atılımını takdirle karşılıyorum. Rahatlıkla söyleyebilirim ki Pınar Akdeniz Kokteyli şimdiye kadar denediğim Türk Malı en başarılı meyve suyu. Tropicana gibi yabancı rakipleri ile bile karşılaştırabileceğim çok başarılı bir ürün...
Tuesday, July 25, 2006
Everview Neleri İnceler?
Efendim,
Başlıkta da belirttiğim gibi,hayatın küçük ayrıntılarına daha ciddi bakmak amaç..
Sürekli hayatımızın parçası olan ancak üstlerinde pek de düşünmeden tükettiğmiz,kullandığımız ürünlere daha yakından bakacağız hep beraber.
DVD kutuları,ayakkabı süngerleri,donumş gıdalar,saç fırçaları,versatil kalemler,kalem uçları ve bunlar gibi birçok küçük şeyi ciddiye alarak dergi-kritik formatında inceleyeceğiz..
İlk inceleme çok yakında...
İyi günler.
Başlıkta da belirttiğim gibi,hayatın küçük ayrıntılarına daha ciddi bakmak amaç..
Sürekli hayatımızın parçası olan ancak üstlerinde pek de düşünmeden tükettiğmiz,kullandığımız ürünlere daha yakından bakacağız hep beraber.
DVD kutuları,ayakkabı süngerleri,donumş gıdalar,saç fırçaları,versatil kalemler,kalem uçları ve bunlar gibi birçok küçük şeyi ciddiye alarak dergi-kritik formatında inceleyeceğiz..
İlk inceleme çok yakında...
İyi günler.
Subscribe to:
Posts (Atom)